Bin yıl önce Buhara'da doğan ve evrensel düşüncenin en yüce isimlerinden biri olan İbni Sina daha on sekiz yaşındayken, çağının en ünlü doktorudur. On birinci asrın başında kendini, Türkiye ve Pers ülkesinin sınırlarını sarsan, karışıklık ve savaşların içinde bulan İbni Sina, kaderin çeşitli cilveleriyle yüz yüze gelir. Hükümdarların seçtiği doktor, sözü dinlenen vezir, sürgün, serseri gibi oradan oraya dolaşan bir adam, göçebe, mahkum; kah şehirden şehire giden, kah çölleri ve dağları aşan, çizilmiş bir yoldur bu. Son durağı o ince, zarif şehir İsfahan'dır. Şeyh el-reis, İbni Sina, bilginin ve aşkın kadehinden sarhoş oluncaya kadar kocaman yudumlar çektikten sonra, elli yaşında ölür.Gilbert Sinoué tarihin ve geleneğin İbni Sina hakkında bütün naklettiklerini toplamıştır.
Savaşla barışın, tutkuyla politikanın, bilimle düşün birbirine karıştığı bu yaşanmış roman, aynı zamanda dünya ve insan üzerine felsefi bir sorgulamadır da.